Bisikletin bile kursu var artık.

Oysa biz bisikletten uçup, dikenli tellerin arasına düştüğümüzde kaç yerimizin çizildiğini değil, yırtılan pantolonumuz, gömlegimiz için yiyeceğimiz anne dayağını düşünürdük.

Galiba biz dizlerini yaraladıktan sonra yarasının kabuğunu kavlatan son nesildik.

Bizim zamanımızda ile başlayan cümleler kurmak yaşlanma alameti olsa da, evet, bizim zamanımızda mesela bisikletin kursu yoktu.

Bilen bir büyüğümüz ya da sokaktan bir arkadaşımız denge için biraz destek verir, biz pedal çevirince de bırakırdı.

En fazla az ileride düşerdik , kolumuz dirseğimiz kanardı, sonra da geçerdi.

Aşıkpaşa Mahallesi, Maşaderesi, Cumhuriyet ilk okulu çevresinde büyüdüm.

Evimizin az aşağısında İsballaz tarafından gelip Kılıçözü deresine dökülen, sonradan kanal içine alınan dere geçerdi, kışları soba dumanı sokakta genzimizi yakardı.

Asfalt desen hak getire, toprak yollar bazan bilek boyu çamurda oynardık ama Allah’ın işi işte öyle ağır kronik bir sağlık sorunu görmedik.

Geçenlerde bir arkadaşımla muhabbet ederken çocukluğumuza dair kaç oyun biliyoruz diye sohbet ettik, takılmadan masrafsız, para vermeden, bedava 20 tane oyun saydık.

Zorlasak 30 a da çıkardık. Okul bahçesinde mendil kapmışız, çamura çivi, bıçak saplamışız, çelik çomak oyamışız, 7-8 arkadaş toplanıp öbür mahalleye gidip mahalle maçı yapmışız, poşet poşet misket biriktirmişiz, sonra hepsini ütülmüşüz, sonra yine kazanmışız, futbolcu resimlerinin olduğu kartları biriktirmişiz, saklambaç oynamışız, çember çevirip, Topaç bile kamçılamışız.

Haylazlık desen bini bir para…

Mahalleden arkadaşlarla komşunun eriklerine, zerdalilerine, elmalarına dalmışız, hatta ağaçtan düşmüşüz.

Dolu dolu bir çocukluk yaşamışız.
Şimdi soruyorum, bizim çocuklar ne yapıyor dersiniz. İnternet, tablet, bilgisayar, cep telefonu…
Evinden kapının önüne çıkmıyor, zaten analar, babalar da korkuyor dışarı göndermeye, arkadaşı yok, okula başlayana kadar sıfır insan ilişkisi.

Bizler en sivri bıçakla taze cevizi yarıp içini yerdik, bu çocuklar mandalina soyamıyor.

Şimdi düşünüyorum da, ne çok şey öğrenmişiz sokakta… Sokak büyük nimetmiş, hatta sokak bir büyük okulmuş.

Sokağımızı, Mahallemizi kaybedince çocuklarımızı da kaybettik.